19 Eylül 2013 Perşembe

AVUSTRALYA (Bölüm 2)


sabahın erken ışıklarıyla beraber avustralya viktorya eyaletinin 40 km doğusunda bulunan Dandenonge bölgesindeki Sherbrooke ormanlarına doğru yol aldık.Sherbrooke ormanları yöreye has üvez ağaçlarıyla ünlüdür.Bu ağaçların boyları 114 mt (314 ft) ulaştığı için dünyanın en uzun ağaçları olarak bilinir (http://en.wikipedia.org/wiki/Eucalyptus_regnans). Bu ormanın içinde kendinizi devler ülkesindeymiş gibi hissedebilirsiniz. Gökyüzünü görmek neredeyse imkansızdı.Ormanın içinde bizi loş bir ışık karşıladı.Ağaçlarında rüzgardan hareketiyle bir görünüp bir kaybolan gün ışığı sankı bizimle saklanbaç oynuyordu.Ormanın içinde yer alan piknik ve kuş besleme alanına vardık.Yüzlerce değişik kuş ağaçlarda biz onları seyrederken onlarda bizi izliyordu.

http://www.grantsonsherbrooke.com.au/


İsterseniz planlarınızı yaparken iventure kardlarıda kullanabilirsiniz.Bu kartları şehir merkezlerindeki turist info larından satın alabilirsiniz.Birçok opsiyon ve indirim sunuyorlar.Hem hesaplı hemde birden fazla yer görme fırsatı bulabilirsiniz.

http://www.iventurecard.com/tourist-attractions/



 Normalde kuşları yemler hariç beslemek yasak olduğu halde bir kuş insanaların yediği  ve tesadüfen düşen büskivilerden birini almış ayakları ile yiyordu.Ve bence benim yakaladığım en güzel karelerden biri de bu an oldu .


Kuşları kendi hallerine bırakarak artık avustralyanın ünlü buharlı tirenine binmek için ormanın içine doğru yol aldık. Puffing-billy treni melbourne nin 40 km doğusundaki Dandenonge Bölgesinde,Belgrave  ve Gembrook dağları arasında uzanan ve 1900 lerin başlarında inşa edilen bir buharlı tren hattıymış.Trenin tarihi ve güzergahının ormanın içinde olması gerçekten güzeldi.Bu trene binmek için isterseniz sitesinden önceden bilet alabilirsiniz.Trene bindiğinizde özgürce yapabileceğiniz şey ayaklarınızı açık olan kenarlarından sarkıtmak ve diğer vagonlara el sallamak.Özelliklede çocukların müthiş hoşuna gittiğini söyleyebilirim.Benim için ise güzel bir açık hava gezisiydi.Birde Güneşli havayı da göz önüne alırsak neredeyse gökyüzünü kapatacak kadar uzunlukta olan ağaçların arasından süzülen güneş ışınlarının bir görünüp bir kayboluşu geziye ayrı bir zevk katıyordu.













Seyahatimizin bir başka durağı da Churchill adasıydı (Churchill island) .Churchill Adası (Churchill Island ) Avustralyanın Viktorya eyaletinin batı kısmında yer alan Phllip Adasının bir parçasıdır.Adaya philip adasından bir ek köprü ile geçiş yaptık.Ada Avustralyanın ilk avrupa tarzı tarımın (mısır ve buğday) yapıldığı yer olarak 1872 yılında tarihe geçmiş.Ayrıca adaya ek 670 hektar Churchill Island Marine National Park da dahildir.Ada ile ilgli geniş bilgiyi  sitesinden de öğrenebilir,kendi gezi programınızı oluşturabilirsiniz.



Adaya öğleden sonra ulaştık.Bu sebeple buradaki güzel ve şirin kafenin çardağında öğle yemeğimizi kuş sesleri arasında ılık bir havada yedik.





Adayı gezme fırsatımız oldu.Ada oldukça bakımlı tam bir eski kasaba imajında,isterseniz at arabası ilede sizi çevreyi gezdiriyorlar.Adada bulunan tüm hayvanlar eğitimli ve evcil.Hepsini isterseniz besleyebilirsiniz.



Küçük kangurular (Wallaby) biraz ürkekler.Etraflarından dolaşarak yerden bir parça yaprak alıp onlara uzattığımızda yanımıza kadar gelip elimizden yediler.






Özel olarak süt sağdılar.Bu işlemi yaparken benim daha önceden görmediğim inekten süt sagdıkları yere pembe özel bir krem sürdüler.Bu kremin sağma işlemini kolaylaştırdığını ve hayvanın canın yanmasını ve yara olmasını önlediğini belirttiler.İsteyenlerde yaptı . Tabi biz hayatımızda hiç inek görmemiş olmadığımız için bu aktivite bize pekde ilginç gelmedi doğrusu :))





churchill adasındaki çiftlik evi o zamanki haliyle korunmuş  ve şimdilerde ziyaretçilerin gezisi için müze olarak kullanılıyor.








 Philip adasında yer alan koala doğal yaşam parkı öğleden sonraki durağımızdı.Ben bir önceki geziden zaten onları gördüğüm için daha bir samimi davrandım ama kendileri uyku halinde oldukları için beni çok umursamadılar ne yazık ki !







Adanın diğer taraflarını gezmek isterseniz sizde bizim gibi batı ucunda yer alan gezi parkurlarını kullanabilirsiniz.Buradan günbatımını ve kayaların üzerindeki fokları izlemek mükemmeldi.Bizim Adanın bu kısmına gelmemizin asıl sebebi gece evlerine dönen penguenleri izlemekti.









Penguenlerin gelişlerini izlemek için ayrılan anfi tarzı sıralara oturduk.Her bir sıra kumsala bakıyordu.Işıklandırma oldukça ilgi çekiciydi.Sadece alttan ışığı vermişler böylece biz sadece penguenleri görebiliyor onlar ise bizi görmüyordu.Fotoğraf çekmemize izin vermediler.Sebebi ise flaşlar penguenlerin gözlerini alıyor ve onların rotalarını kaybetmesine sebep oluyormuş.Fakat gece olduğunda tüm samanyolu sanki başımızın üzerinde dans ediyor gibiydi.Okyanusun dalgaları ve minik penguenlerin gurup gurup bir disiplin ve düzen içinde gelişleri görülmeye değerdi.






(Enson fotoğraf http://www.visitphillipisland.com/l sayfasından alınmıştır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder